KÖRLER VE FİLLER

07.04.2015 09:37
Anlık düşünceler içerinde yol alırken nefes almayı unutarak yaşıyoruz. Alacağımız her bir nefeste yeniden düşünme imkanlarını elde edeceğimiz durakları kaçırıyoruz. Zihnimizin penceresinden bakarken akan görüntüler bizim hareket halinde olduğumuz yanılsamasını yaratıyor. Olduğumuz yerde duruyoruz, gördüklerimiz bizi esir alıyor. Gördüklerimizi anlamlandırabilmemizi sağlayacak ön-birikim üzerinde kafa yormadığımızdan yetersizliğimizin de farkında değiliz. El çabukluğuyla, kestirmeden tüm hayatı neredeyse bütün detaylarıyla güncel olanın içine ve özellikle de güncel politikanın içine sıkıştırıveriyoruz. Hilmi Ziya Ülken’ in “Türk aydınının güncele tutkunluğu”  olarak tanımladığı bu durum günümüzde neredeyse bir saplantı haline gelmiş durumda. Güncel olandan bağımsız iki cümle kuramıyoruz. Tüm değerlendirmelerimiz bir ucundan mutlaka güncel olana bağlandığından havada köksüz bir şekilde asılı kalıp kısırlaşıyor.
 
Karşı karşıya kaldığımız her şey bir yanıyla bize, insana dokunuyor. İnsanın tarihselliği dolayısıyla bizimle ilintili olan her şeyin güncel görünen yüzünün dışında tarihsel bir içeriği, arka planı mevcut. Kavramlar ve olguların ele alınmasında bunu gözden kaçırdığınızda, kontrastı arttırılmış bir dünyanın içinde bulursunuz kendinizi; renklerin olanca parlaklığında detayların kaybolduğu bir resimdir zihninizdeki. Cazibesi ışıltısından kaynaklanan bu resim gerçekliğin çarpıtılmış bir görüntüsünü verir ancak.
 
Yaşadığımız, karşı karşıya kaldığımız her şeyi tüm güncelliğiyle ve özellikle doğrudan siyasetle ilişkilendirerek değerlendirdiğimizde katıksız bir bataklık yaratıyoruz kendi ellerimizle. Şahit olduğumuz, maruz kaldığımız her şey birer sonuçtan ibaret. Bunlarla ilgili herkesin söyleyeceği çok şey var gibi görünüyor. Ancak, bunların nedenleri ve oluşum süreçleri ile ilgili konuşacak, yazacak insan sayısı çok az. Bir kere böyle bir şeyin alıcısı, pazarı yok; uzun uzun dinlemek ve satır satır okumak oldukça yorucu çok büyük bir kitle açısından. Bu bir yandan zaman kaybı gibi görünürken, böyle bir yöntemi anlaşılmaz ve dolayısıyla gereksiz gibi gösteren yaygınlaşmış, kitleselleşmiş zihinsel tembellik ve atalet gibi vahametle de karşı karşıyayız. Ayrıca, olguları yaşam alanları ile birlikte ele almak önemli oranda bilgi ve özellikle düşünsel emek gerektirir. Kullanıma hazır şablonlar üzerinden okuma yapmaktan çok daha zordur bu süreç. Şark kurnazlığına alışmış ve her şeyin kolay ve kestirme yoluna bağımlılık kazanmış insanımız, modern dünyanın dayattığı hızlı yaşama rüzgarını da arkasına alarak bundan azamiyetle kaçınır. Bu öyle bir hastalıktır ki, okumuş yazmış kesimlerimizde de çok yaygın bir şekilde semptomları görülebilir. Örgün eğitim süreçleri okumuşlarımıza en fazla bir meslek verir; metodik disipline bağlı bir düşünme sistemi kazandırmaz. Teknik konularda elzem olduğu apaşikar görünen metodik yaklaşım, söz konusu alan sosyal hayata dair olgular olduğu zaman hiç önemsenmez; herkes her istediğini her istediği gibi söyler ve yorumlar. Kurulan denklemlerin ve inşa edilen yapıların nasıl dayandığı rasyonelleri varsa, sosyal bilimlere konu olan alanların da önemli tutarlılıklara ait rasyonelleri vardır. Dolayısıyla her şey bu kadar hızla ve kestirmeden güncele bağlayarak ele alınamaz. Öte yandan, sosyal bilgi alanı hızla düşünülerek elde edilen keskin yargıları ve genellemeleri kaldırmaz; mutlak doğruların mutlaklığı her zaman tartışmalıdır.
 
Belirli birtakım görüşlere sahip olmamız, bunlar üzerinden değerlendirme yapmamızı zorunlu kılmaz. Hayatın dinamizmi bu tip kısıtları dışlayacak kadar güçlüdür. Tümdengelime dayalı çıkarsamalarımız bunun karşısında aciz kalacaktır. Kendi çerçevemizde bildiklerimizden hareketle yaşananı yorumlamakla sonuca varmış olmuyoruz; yaşamdan hareketle bildiklerimizi gözden geçirmek ve gerektiğinde yeniden gözden geçirmek zorundayız. Bu anlamda tümevarımsal yöntemin en önemli faydası bildiklerimizin donmuş gerçeklikler haline dönüşmemesini sağlamaktır. Katılaşmış ve keskinleşmiş düşünce dünyasını anlatan fanatizm olgusu herkesi, her kesimi kuşatabilecek özelliklere sahip. Genellikle metafizik algılarla ilişkilendirilen fanatizmin pek ala rasyonel dünyada da karşılığı var. Modernizmin doğurduğu ideolojik tasarımların ağında pek ala algılarınızın köreldiği bir fanatizmle enfekte olabilirsiniz. İdeolojik söylemlerin yaktığı zihinler, farklı gerçeklikleri algılayabilme yetisini yitirirler. Çok acı yediğinizde tat alma duygunuzun paralize olması gibi, ideolojik yanma da en azından geçici bir süre anlama yetilerinizi kısırlaştırır. Bu tip bir sürecin işlemesi makro düzlemde tanımlanan kapsamlı bir ideolojinin taraftarı olmakla ile ilgili değildir yalnızca. Kişisel hayatınızda kendiniz için yarattığınız yaşam ideolojisi de bu kapsamda değerlendirilebilir. Kimliksel algılarınızın aşırı politize olmuş yeni versiyonu ile ortaya çıkan yaşam ideolojiniz, mikro düzlemde çok benzer süreçlerin işlemesine yol açar. Saplantılı tanımlar ve değerlendirmeleri içeren bireysel fanatizm önemli bir fenomen olarak karşımızdadır. Bu durum kimi zaman bireyi tamamıyla kuşatacak bir patoloji olmasa da, bu tip eğilimlerin baş verdiği bireysel duruşlar oldukça yaygın bir hal almış durumda.
 
 
Körlerin filleri kendince tarif etmeye çalıştığı ve bunun kavgasını verdiği böyle bir dünyada gözlerimizi sürekli açık tutmaya çalışmaktan başka çaremiz yok. Yalnızca filleri değil, körleri de gördüğümüz müddetçe, hem onlara ne kadar benzediğimizi hem de onlardan ne kadar uzakta olduğumuzu anlayacağız. Bu da bize görmeye devam etmek için gerekli gücü sağlayacak. 

 

Sitede ara